Copyright 2024 - MEKSAV

 AHMET KUMANLIOĞLU EFENDİ'NİN HAYATI

 

1921-1978

1337 (1921) yılında Menemen'de doğdu. Babası Hacı Kamil Efendi, annesi Şevkiye hanımdır. Babası Manisa'dan Menemen'e göç edip yerleşmiştir. Annesi ise Filibe'den göç eden Hacı İmam sülalesindendir. Baba Hacı Kamil tarihte geçen bir Türk boyu olan Kuman'lardan olduğu için Efendi Hazretleri sonradan Kumanlıoğlu soyadını almıştır.

İlkokulu Menemen'de, ortaokulu Karşıyaka'da okumuştur. Askerliğine kadar ticaretle uğraştı. Askerlik dönüşü Menemen'de Helvacı ailesinden Adil Efendi ve Emine Hanımın büyük kızları Asiye Hanımla evlendi. Hayatının sonuna kadar mutluluk içinde geçen evliliklerinden üç çocukları dünyaya geldi. Kızı Şadan İzmir Olgunlaşma Enstitüsü'nü, büyük oğlu Hasan Fehmi, Libya Üniversitesinin Arap Dili ve İslam Etüdleri Fakültesini bitirdiler. Küçük oğlu Kamil, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde halen Prof. Dr. olarak görev yapmaktadır. Hayatta iken çocuklarını evlendirmiş ve mürüvvetlerini görmüştür.

Ehl-i turuk olan babasıyla camiye giden ve dini sohbetlere katılan Efendi Hazretleri tasavvufi ilimlerden büyük zevk alırdı. Askerliğini İstanbul-Eminönü Askerlik Şubesinde yaparken Hüseyni tarikatının şeyhlerinden Seyyid İsmetullah Efendi'yi tanıdı ve dergahına katılıp sevilen bir müridi oldu. Burada Ehl-i Beyt aşkı ve muhabbetine gönül veren Efendi Hazretleri askerlik dönüşü babasının da şeyhi olan Hasan Fehmi Efendi Hazretlerinden İlm-i Tevhid'i tahsil etmeye başladı. Çocukluğundan beri hiçbir kötü alışkanlığı olmayan Efendi Hazretleri tevhide gösterdiği büyük sadakat ve samimiyetle mürşidinin gönlünü fethetmiş, kendisinde ehl-i kemalin nişanelerini gören şeyhi dikkatle üzerine eğilip genç ve cevval salikini yetiştirmek için her türlü çabayı sarf etmiştir.

Yerine kimi bırakacaksın? diye soran ihvanına:

Menemen'de Kitapçı Ahmet adında bir genç var, Onu yetiştiriyorum. O'nu görüp tebrik edebilirsiniz. Bana vekalet edecek olan Allah'ın izniyle odur, cevabını vermiştir. Bunun üzerine aşıklarından biri kalkıp Menemen'e gelerek Efendi Hazretlerini bulmuş ve O'na: Müjdeler sana Ey Hak Dostu! Hakkın halifesinin teveccühüne ve takdirine layık oldun. Seni tebrik eder, muvaffakiyetler dilerim, ellerine sarılıp, O'nu hararetle kucaklamıştır. Daha kendisine hilafet verilmeyen Efendi Hazretleri;

Ben nasıl olur da efendimin sevgisine, muhabbetine layık olabilirim, diyerek bundan sonra bütün gücüyle telkin ettiği tevhide daha sıkı sarıldı, öyle bir hale geldi ki, gece gündüz Efendisinin aşk ve sevgisiyle yanıp-tutuştu. Menemen'den trenle, otobüsle Efendisine gitmeyi ar kabul eden Efendi Hazretleri İzmir'e şeyhine defalarca yaya giderdi. Bunun farkına varan Hasan Fehmi Efendi:

Bir daha yaya gelmeyeceksin, der, kendisindeki bu sadakat ve samimiyetin zirveye ulaştığını görür, kısa zamanda meratib ve makamat-ı tevhidi hatmettirir.

Bir akşam Menemen'de bütün ihvanı toplayan Efendisi, babası Hacı Kamil'in de bulunduğu bu cemiyette kısa bir sohbetten sonra yerine Ahmet Efendi Hazretlerini halife tayin ederek;

Şimdiden sonra dersi ve sohbeti Ahmet Efendi'den alacaksınız, dedi. O anda bütün ihvan ayağa kalkarak kendisini tebrik edip, ellerini öptüler. Efendi Hazretleri'ni daha beyatının ilk günlerinde efendisinin divanlarını ezberlerken görüyoruz. Onları derleyip ilk baskısına Hacı Abdurrahman Fedai Hazretlerinin Risale-i Vehbiyye'siyle birlikte hazırlayan ve bastıran yine kendileridir.

1951'de efendisinin Hakk’a vuslatından sonra Melametin bütün özelliklerine ve inceliklerine hassasiyetle dikkat eden Efendi Hazretleri, Şeriat-i Muhammediye ölçüleri içerisinde ömrünün sonuna kadar tevhide hizmetinden bir an bile geri durmadı. Efendisi, vuslatından az önce Ahmet Efendi hazretlerine şu unutulmaz üç cümleyi nasihat etmiştir:

1-Oğlum Ahmet! Şeriat-ı Muhammediye'den ayrılmayacaksın.

2-İhvan arasında tefrika(ikilik) yaratmayacaksın.

3-Nasıl aldıysan öyle vereceksin. 

Efendisinin bu sohbetini kendisine rehber edinen Efendi Hazretleri bunu daima ihvanına telkin etmiş, Şeriattan uzaklaşan hiçbir ihvana asla rağbet etmemiştir.

Menemen'den Karşıyaka'ya 1956 yılında taşındı. Oğlu Hasan Fehmi'yi 1960'da İzmir İmam-Hatip Okulu'na yazdırdı. 1967'de mezun olan oğlunun Libya'da yüksek tahsil yapmasını sağladı. İmam-Hatip Okulu 5.sınıfta iken oğlunu, halifesi Şemikler Camii İmam-Hatibi Hacı Sabri Efendi'ye intisap ettirip, murakabesi altında meratib ve makamatı tevhidi zevk ettirerek kendi hilafelerinin de müşahedeleriyle hilafet görevini verdi.

Karşıyaka'ya taşındıktan sonra ilm-i tevhide layık hizmet edebilmek için, ilme irfana gerçek değerini verdiğinden hoca efendileri beyata aldı. Onların ve ihvanının kemal ile yetişmeleri için, gecesini gündüzüne katarak, mümtaz ve nezih bir topluluk meydana getirdi.

Yaptığı sohbetlerde bulunanları tahsil farklılıklarına rağmen kendine çeker, ilm-i Ledün zevklerini müsbet ilimle de süsler yüksek tahsilli tabakayı bile hayretlere düşürürdü.

Her zaman doğruyu söyler, doğru söylemeyi öğütlerdi. İlmi, bütün çeşitleriyle ihvanın genç nesline emredercesine tavsiye eder, bunun üzerinde önemle ve ısrarla dururdu. İnandığı davayı inandırabilecek güce her zaman sahipti. Bütün gücünü tevhitten , bütün bilgisini de şeyhinden aldığını defalarca ifade ederdi. Bunu şu dörtlükte görmekteyiz:

"Gördüklerim seninledir

Bildiklerim seninledir

Kesret vahdet seninledir

Seninledir AHMED şeyhim."

Milli konularda da bir deha idi. Bu konulardan Vatan Sevgisini işlerken "Vatansız iman, imansız vatan kemal bulmaz" der ve vatanı sevmenin imandan geldiğini her zaman dile getirirdi. İlim ve irfan erbabına hizmet etmekten sonsuz zevk alırdı. Cemiyetimizin bugünkü seviyeye gelmesindeki başarı hep O'nun bu mümtaz tutumundan ileri gelmektedir.

Evlat yetiştirmenin ne denli kıymeti haiz olduğunu bilen Efendi Hazretleri, onların bulundukları zamana göre yetiştirilmesini isterdi. Bu sebeple damadı Kemal Aydin'in Tip Fakültesinde okumasına salik vermiş, muvaffak olması için tüm imkanlarını seferber etmiştir. Mezuniyetinden sonraki mütehassıslık döneminde de aynı uygulamayı yapmıştır. Daha önce, kızının ve oğullarının yetişmesindeki gayreti de sonsuzdur. Onların hem müsbet hem dini ilimlerle mücehhez olması yanında tasavvufi yönden de kemale ermeleri için gecesini gündüzüne katmış, çaba üstüne çaba harcamıştır. Ve Allah'ın izniyle onları Hak yola hizmet eden birer nefer yapmıştır. Kızı, hanım ihvanlara sadece sohbet etmekle kalmayıp, onlara İslam'ın emirlerini, ayrıca Kur'an'ı Kerim okumayı öğretmektedir.

Efendi Hazretleri kendi evlatlarını olduğu gibi dostlarının da evlatlarını aynı gaye ile yetiştirmeye çalışmıştır. Onları, İslam ahkamı ile yoğurmuş, kızlarına İslam örtüsünü giydirmiş ve böylece erkek çocuklarıyla birlikte yüksek tahsil yapmalarını istemiştir. Ahkam-ı İlahiyyeden uzak kalanların akıbetlerinin iyi olmayacağını ileri görüşlülüğü ile işaret etmiş, daha hayatta iken o kimselerin düştüğü acı neticeleri müşahede etmiştir. İslam emirlerine bağlılığı körü körüne bir bağlılık şeklinde hiçbir zaman düşünmemiş, daime medenice, olgunca, ilme irfana sargın olarak bu görevi benimsemiş, uygulanmasını istemiştir. Bu hususta olduğu gibi, her hususta tavizden kaçınmış, kesin kararlı hareket etmiştir.

Efendi Hazretleri bir Hak yolcusunun kemale gelmesi için şu noktaları önemine binaen daima tekrarlardı: 

1-Sadakat sahibi olmak

2-Sehavet sahibi olmak

3-Cesaret sahibi olmak

İnandığı tevhide ve onu öğretene bağlı olmak, bu işin temel şartıdır. Ondan sonra eli açık olmak gerekir. Düşene yardım etmek, fakirin elinden tutmak, muhtacı gözetmek, kanayan yarayı, akan gözyaşını dindirmek cömert kişilerin işidir. Böyle yapanlar başarılı ve mutlu olur. Bunlar bu özelliklerini cesaretle süsleyeceklerdir. Herhangi bir dostumuz korkmadan "Ben müminim, ben dervişim" diyebilecek kadar cesur olmalıdır, derdi.

Yüce davaların devamı, gerçekten ona gönül verenlere bağlıdır. Samimiyet ve teslimiyet ikilisi devamiyeti sağlayan unsurlardır. Efendideki samimiyet, müriddeki teslimiyetle birleşince her türlü engel aşılır. Ve amaca varılır. Uzun yıllar hizmet etmiştir. Efendi hazretleri ilm-i tevhidin yayılması için. Kazandığı başarıyı samimiyetine borçlu olduğuna defalarca anlatırdı. Allah da kendisine teslimiyeti bol olanları ihsan etmiştir. Bunlardan birincisi olan Hacı Sabri Efendi, Efendi Hazretlerinin daima yanında olmuş, O'nu her yönüyle desteklemiş, her yerde dayanağı olmuştur. Bu nedenle Efendi Hazretleri kendisi için: "Hacı Efendi! Sen bu hakikati kavramasaydın, ben muvaffak olamazdım ve dolayısıyla bu tarif ve telkinden vazgeçerdim" diyerek Hacı Sabri Efendinin bu yoldaki ehemmiyetini belirtmiştir. Aynı ifadeleri evladı için de kullanan Efendi Hazretleri, yüce inançların ailece kucaklandığı vakit devam edebileceğini işaret ederdi.

Evi, sohbet meclisidir. Gelen dostlarını orada karşılar, Hak sohbetini muhabbetini yapar, irşat için bir an bile hizmetten geri durmazdı. Çalışmış, çabalamış vatan millet ve Allah yolunda nesi varsa feda edercesine didinmiş, her yerde her zaman tevhidin yaşanması için gayretini esirgememiş ve çağırıldığı yüce mekana gönül huzuru ile gitmiştir.

Hakkın (İrcii) hitabına vatanın, milletin birlik ve selameti için yaptığı muhabbet esnasında bir Cuma günü mazhar düşüp, Yüce Dost'a güler yüzle "Ben vazifemi yaptım. Mutluyum" diye diye kavuşmuştur.

Allah, himmetini üzerimizden ayırmasın. Amin...

Her cemiyet, lideri ölünce sarsıntı geçirir. Fakat Efendi Hazretleri ileri görüşlülüğü ile bu tehlikeyi önlemiş, daha hayatta iken dostlarının yapmaları gereken hususları öğütleyerek onları bir çatı ve bir hedef altında toplamayı başarmıştır.

Bizzat kendisi yerine görev üstlenecek beş zatı (Hak dostunu) tayin etmiştir. Bunlardan Hacı Sabri SOYYİĞİT, oğlu Hasan Fehmi KUMANLIOĞLU, damadı Kemal AYDIN İzmir-Karşıyaka'da, Hafız Ahmed SOYYİĞİT İstanbul'da ve Yaşar İLASLAN Konya'da hizmetlerini sürdürmektedirler. Vuslatından sonra aynı hizmetin Hacı Sabri Efendi tarafından yürütüleceğini beyan etmiştir.

Vuslat tecellisinde hiçbir sarsıntı geçirmeyen Efendi Hazretlerinin cemiyeti aynı şevk ve heyecanla, aynı düzen ve düşünce içinde sohbet ve muhabbetlerine devam etmektedir.

Bir yerden emir alınmakta, merkeziyete bağlı kalınmaktadır. İzmir, İstanbul, Konya, Denizli, Adana, Balıkesir, Bursa, Trabzon, Merzifon, Ankara ve daha diğer bölgelerde bulunan ihvanlar hep bir yerden Efendi Hazretlerinin otağından feyiz ve ilhamlarını almaktadırlar. Hepsi aynı zevk ve neşeyi terennüm, aynı havayı teneffüs etmektedirler.

Hasan Fehmi Divanı (3.baskı) ile Erkan-ı Hac ve İlham-ı Ka'be adlı eserler ihvana hizmet etmek için çıkarılmıştır. Efendi Hazretlerinin bu divanı ile birlikte daha nice eser inşallah ileride hizmet için sunulacaktır. Hak için susayanlara Hak şerbeti içirilecektir.

Efendi Hazretleri divanlarının yanında evlatları ve dostları için irşat mektupları yazmış bantlara sohbet etmiştir. Bunlar da ihvanın hizmetine sunulacaktır. Bu hususta azmimiz sonsuzdur.

Hak için efendiler arasında da birlik ve beraberlik ruhunun tecellisi için sonsuz gayretler sarf eden Efendi Hazretleri 28.7.1978 Cuma günü Hakk’a yürümüş ve ertesi gün Karşıyaka-Soğukkuyu Kabristanına defnedilmiştir.

Allah'ın rahmeti O'nun, O'nun himmeti de bizim üzerimizden eksik olmasın. Amin....Ve selamün alel'mürselin vel'hamdü lillahi rabbil'alemin.

f t g m