Copyright 2024 - MEKSAV

Esselamualeykum 

Sevgili Dostlar,

Allah'ın sonsuz iyilikleri, sağlık ve esenlikler üzerinizden eksik olmasın. 

Muhteremler,

Bazı hadisatlar/olaylar bizi düşündürüyor. Meselâ:

Şeriatçılar hakikat ehline taş atıyor. Hatta tarihte  çok acıklı olaylar geçmiştir. Hakikat ehli, ehli turuk da bunlara cevap veriyor. O da yanlış. Şeriatçı olan zevatın hakikatten haberi yok. Hakikat ehlinin; şeriat ehlinden, şeriattan haberi var. Çünkü hakikate gelenler hep şeriattan geldiler. Bunları birbirinden ayırmak mümkün değildir. Hakikat ruhsa, şeriat da bedendir. Ne kadar güzel söylemiş Niyaz-i Mısri Hz.’leri: 

     Buluştu bir ten u bir can

     Bu mülkü ettiler seyran

     Niyazi’den görünen ol

     Ben ancak ad ile sanım 

Hakikatin sahibi Allah'tır. Şeriatın sahibi de Hz. Muhammed. Cenab-ı Hak buyuruyor ki: “Beni seviyorsanız, Habib’im Muhammed’ime tabi olun.” 

     Şeriat, tarikat yoldur varana

      Hakikat, marifet andan içeru 

Tarihte ihtilaflar çok ağır neticeler vermiştir. İttifak edelim, sevişelim. Peygamber Efendimiz: “İnsanlara anlayacağı şekilde konuşun. Sakın ha, ağır konuşmayın. Gönül yıkmayın, insan darıltmayın.” 

     Neylesin talip, olamaz teslim

     Ya nice bulsun ol kemalatı

     Ana da ihsan eylesin Mevlâ 

Bizler; Ledün ilmini yaşayan, zevk eden, herkesin anlayacağı şekilde konuşan, asla gönül yıkmayan, insan darıltmayan; hülasa iyiliklerin insanı olacağız.Yaratan, yaşatan, rızkımızı veren Mevla’mız, bizi kendi sıfatlarıyla süslemiş. Buyuruyor ki: “Yumuşak bir dil, tatlı bir dil olun. Sakın ha gönül yıkmayın.” Belki sidretü’l-münteha’dır kırma kalbin kimsenin 

Gelin dostlar, iyilikte yarışalım. Tatlı dilde, güler yüzde yarışalım. Allah bize Ledün ilmini, tevhit ilmini ikram, ihsan ettiyse, onu gerektiği gibi tatlı dilimizle, güler yüzümüzle, güzel ahlakımızla korumaya çalışalım.Ulu Mevlam bizleri ne kadar güzel yaratmış, sıfatlarıyla süslemiş. Bize daima iyi olmayı tavsiye etmiş. Elbette iyilik, Hak mürşidin emrine itaat, telkinine sadakatle kazanılır. Bu iyiliği kazanmak çok büyük bir lütuf ve keremdir, Allah'ın ihsanıdır. 

İyi insan; nefsî mücadelede muzaffer olan, gönül kalesine tevhit bayrağını çeken, kendisinde Allah ve Rasulünü söz sahibi edendir. A Canım, iyi insanı anlatmaya bizim gücümüz yeter mi? İyi insan; dostun harem-i ismetine girendir, sevip sevip çok sevilendir. Çünkü o, geçmiş dünya deminden, hem ukbanın seyrinden. Allah bütün dostları iyiler zümresine ilhak eylesin. O iyi insanlar ki Hak mürşide hesap verdiler. Şirk fiilden fiilullaha, şirk sıfattan sıfatullaha, şirk vücuttan vücudullaha mazhar düştüler. İyi insanlar, sevilen kul oldular. Sevilen kulun diyeti Hak olur. Zatından zatına mazhar düştüler de Hakk'ı kendilerine diyet ettiler, bu zat-ı muhteremler… 

     Geçmeyecek bunlar sırat

     Vermeyecek bunlar hesap

     Mürşide verdiler hesap

     Hep gördüğü didar, cemal olur. 

Sevgili Dostlar,

Ne maziyem, ne müstakbel.” Ne geçmiş, ne de gelecek. Halde tevhit edenler, ederler hep teşehhüd. A Canım, yürü hal ehli ol, kâli n’idersin. Melamet, dervişini vuslata getirir, ol dost ile halvete getirir. Bütün engellerden geçirir halde tevhit ettirir. Allah cümlemize Melamet’in kemalatını versin, lütuf, kerem, ihsan eylesin.  Gelin Dostlar, tatlı dilde, güler yüzde yarışalım. Ehl-i hal, ehl-i zevk, ehl-i manâ olalım. Can mürşidin emir ve rızası doğrultusunda hedefimize yürüyelim. Asla gönül yıkmayalım. İnsan darıltmayalım. Hani bizler iyiliklerin insanı olacaktık? Halkın yüzünden Hakk'ı sevecektik? Niçin, niye, nedenlere hiç takılmayacaktık. Hak mürşidin telkini, ilm-i Ledün bizi bütün engellerden geçirir dostlar. 

Dostlara Cenab-ı Hak’tan sonsuz iyilikler diliyorum. Ezel ebed yolları açık olsun. Zikirle karanlıkları aydınlatsınlar. Çevrelerine nur saçsınlar. Halde tevhit etsinler de iman-ı kamille şahadete ersinler. Hakk'ı diyet ederek nuruyla nazar etsinler de mest u hayran olsunlar. Allah bizi sevgisinden, muhabbetinden mahrum etmesin. Sevilen kul etsin de diyetimiz olsun. Hak mürşidin rızası doğrultusunda yürümeyi bize nasip etsin. 

Muhterem Dostlar!

Bizler Allah ve Resulünde kardeşleriz. Yollarımız ayrı gözükse de Hakk’a giden yolların hepsi mukaddestir. Şeriatı olan, mürşitten zikir alan, gayesi Allah rızası olan bu can dostları, sevmekten başka ne gayemiz olabilir ki! Tevhit ilmi; barışı, sevgiyi, kardeşliği bize öğretir. Nasıl olur da insan darıltırız, gönül yıkarız!.. Şeriatsız bir hakikatin olması mümkün mü? Vaktiyle bunları birbirine ters düşürmüşler. Birçok olaylar olmuş. Fitnenin fesadın girdiği yerde elbette huzur olmaz. Sevgili Peygamberimiz (s.a.) hem ledün ilminin, hem de Şeriat’ın sahibidir. Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’inde “Biz size kitabı ve hikmeti talim ettik” buyuruyor. Hikmet ilmi -ilmi ledün- mana ilmidir. Bu da ancak mürşid-i kamilden tahsil edilir. Bir kamil mürşide varmadan olmaz. 

Muhterem Efendiler!

Şeriat ilmi bir beden gibi ise, hakikat ilmi de -ilmi ledün- bir ruh gibidir. Ruh bedensiz, beden de ruhsuz olamayacağı gibi Şeriat’a can u gönülden bağlanıp, hakikati onunla tahsil etmeliyiz! Niyazi Mısrî Hazretlerinin buyurduğu gibi: 

     Şeriatsız yürüme rayâ noksandır

     Şeriat, mülk-i Ahmet’tir, Şeriat aynen hakikattir.” 

Tevhit salikleri hakikate, Şeriatın açtığı yoldan, hidâyet olunan yoldan yürürler. Şeriattan açık verenler, hakikatten nasipdar olamazlar. 

     Sakın soyma anı nâmahrem içre 

     Yüzü suyu hayâsıdır Şeriat. 

Muhterem Dostlar!

Aile düzenini Şeriat korur. Helâli-haramı, Hakk’ı-batılı, iyi ve kötüyü Şeriat bildirir. Şeriat, Hz. Muhammed (s.a.)’in anayasasıdır. Alın dediğini alacağız, atın dediğini de atacağız Kur’an-ı Kerim’in.Yalnız Şeriatla da olmaz. Şeriatı hakikat ilmiyle süslemek… Hakikat ilmi, ilmi ledün.  Hak mürşit tövbeyi verir, zikri telkin eder. İnsan vücudunda ihtilâl yapar. Kişiyi nefsânî arzularından, art düşüncelerinden, kötü emellerinden kurtarır. İşte o zaman garazsız, maksatsız, fisebilillah ibadât u taat edebilir. Şunu da yine ifade edeyim ki mürşidin telkini ile salik, şirk fiilinden fiilullaha, şirk sıfatından sıfatullaha, şirk olan vücudundan vücudullaha mazhar düşer. Düşer de fenafillah olur. Fenafillah olanın da diyeti Hak olur. 

Ulu Yaratanım! Bu yolda ihvanımıza, bütün dostlarımıza ve cümlemize yardımcı ol. Ezel-ebed tut elimiz. Öyle bir kul olalım ki elinden, dilinden, azalarından zarar gelmeyen, diyeti Hak olan, kullukta sultanlık zevkini yaşayan, fenayı tamda bekaya eren, uruç ve nüzul etmenin aşkı, iştiyakında olan… Allah bizleri kadere rıza, emre itaat ile Hak yolda yürüyen bu kullardan ayırmasın. 

Sevgili Dostlar!

Mukaddes dinimiz, mana ve hikmetlerle dolu. Bu ilmin kesafetinden letafetine geçmeye çalışalım. Bu ilmi, ehlinden talim ederek, tevhit yolunda seyr ü sülûk eden, meratib-i tevhit, makamat-ı tevhit ile zevkiyab olan can dostları, kalem ifadeden âcizdir. Mürşitleri bunlardan emin olduğu vakit, sırrına sırdaş, yoluna yoldaş eder. O zaman bu zât-ı muhteremler, velâyette velilerle, haşr olurlar, nübüvvette nebilerle. Vahdet kesret tevhit ederek Kavseyn’de sohbet ederler. Çünkü bunlar sevgilinin güvenini kazanmışlardır. Kazandıklarını nerden bilelim, dersen.

A Dostum,

Sevilen kulun diyeti olur Hak. Hadîs-i kutsisinde öyle ifade ediyor.

- Hacı Baba kimdir sevilen kul?

- Sevilen kul, Hak mürşidin telkinine sadakat, emrine itaat edendir. Hak yolda yürüyen, Hakk’ı-batılı fark edendir. Muhammedî ahkam ile, güzel ahlak ile Hak mürşidin telkini sayesinde vuslat eden, halvet eden, hikmetlere râm olandır. 

Bütün Hak dostlar, bu erkan ve şerait üzerine kemale geldiler, perdelerden öte geçtiler, sevdiler sevdiler, sevildiler. Bu âlem; harfsiz, kelamsız, renksiz, vücutsuz bir âlem. Bu âleme ancak akl-ı küllî ile gidilir. Dünya-ukba pazarına takılanlar, bu âleme giremezler. 

Muhterem Dostlar!

Hak mürşit, diyoruz. Hak’ta ifna olmuş, Hakk’ı diyet etmiş, gözünden gören, dilinden söyleyen, kulağından duyanın Hak olduğunu zevken yaşamıştır zat-ı muhterem.

Ulu Yaratanım, bu yolda ezel-ebed elimizden tutsun. Bizi bize hiç bırakmasın! Allah bizi can mürşidin himmetinden, lütuf ve kereminden mahrum etmesin.

f t g m